bugün

entry'ler (164)

22 02 2016 cansel buse kınalı cinayeti

http://www.dha.com.tr/gen...intihar-etti_1141168.html

Öğretmeninin tecavüzüne okul yönetimin göz yummasına dayanamayarak babasının tabancasıyla intihar eden genç bir kızdı cansel.

ülkemin iç yüzü işte. içi dışı kir! bu insanlardan gelecek umuyoruz bir de.

aşırı solcu kesimin pkk ya olan sempatisi

globalleşen dünyayı türk kafasıyla, türkleştirilmiş ideolojilerle tanımlamaya çalışınca ortaya çıkmış bir başlıktır.

yani başlık sıçmak derdim ama kibarlıktan demiyorum.
sol ve sağın ne olduğunu bilmeden, türk siyasetin merkezi kemalizm'dir; sağın ve solunda duranlar blablabla demekle argüman üretmek bir tek bizim ülkemize mahsus herhalde.

aynı kafada gidersek aşırı sağcı kesimin de hizbullahla ilgisini tartışabiliriz. aşırı sol, aşırı sağ kavramı nedir yahu.bir de manasız yere sürekli bir sola yüklenmek var. yok artvin'de devlete karşı direnenler de pkklıymış işte, devletimizin gazetesi öyle diyor. insanlarımızın yüzde kaçı bilinçli allah aşkına da bilinçle bir ideoloji sahibi olacak? babanızdan gördüğünüz futbol takımını doğuştan gelmiş, genlerinize işlemiş bir holiganlıkla bağrınıza basarken; ideolojiye ne şekilde sahip çıkıldığını görüyoruz.

arkadaşlar, herkes bir ideoloji sahibi olmak zorunda değil tamam mı? hadi sahip oldunuz diyelim, bokunu çıkarmanız da gerekmez. bokunu çıkartmak dediğim birbirine karıştırmak. bir sistem eleştirisi yapılacaksa bu insanlar üzerinden olmaz. insanlar hayatlarını yüzde yüz mükemmellikte yaşamıyorlar sonuçta. 2 tür sistem vardır, komünizm ve kapitalizm. eleştir bunu. birini daha vahşi yap, birini daha ılımlı. ulan dinin bile ılımlısı var. x kişisi müslümanlığı kadınların eteklerine üfleyerek yaşıyorsa müslümanlığa mı giydiricez? irlandalı bir kız çocuğu türk okulunu bombalarsa irlanda ırkını mı hedef alacağız?

her neyse ben de uzatarak bokunu çıkartmayım. öncelikle kemalizm sol değildir bunu öğrenelim. ikincisi, her sistemin içerisinde farklı teoriler vardır. troçki ile stalin'in düşman olmasının sebebinde bile bu bakış farklılığı söz konusuydu. silah endüstrisi, evet vahşi kapitalizmi besleyen en birinci etkendir ve belki de hiç bitmeyecek olan. onları besledikçe, bu çark hep bu şekilde dönecek. fakat bir bakış açısı var ki, ''sistem anca kendi içinden yok olur''. yani kapitalizme karşıyım deyip şirketlerde bile çalışmayıp o sosyal hayatın içinde yer almazsan sözünü dinleteceğin grubun da çok ötesinde olursun. bu mantıkla, silahı da böyle görüyorlar. mecburi savunma aracı.

onun dışında, tabandan örgütlenme yerine tavandan örgütlenmelerle eğitime değer verdiğimiz için, düşünebilen, üretebilen nesil yetiştirmeyip, köle nesil yetiştirdiğimizden, düşünceye sürekli biat eden, sorgulamayan bir nesil yarattığımızdan; aşırılık aslında ''düşüncesiz'' anlamında kullanılırsa yerini bulur diyorum. yoksa sağmış, solmuş... kim sağ, kim sol allah aşkına? kim ne kadar farkında? anası babası hangi partiye oy veriyorsa, o partiye oy veren bir çoğunluk var en nihayetinde.

olmadı herkes anarko anarşist olsun huzura erelim falan.

cerattepe direniyor

sizi dünyaya gösteremiyoruz ya, yazıklar olsun bize.

bazı beyin israfı gazetelerin pkklılar direniyor başlıklarına, patavatsızlıklarına, ahlaksızlıklarına, adnan oktar beyinlerine inat; güzel artvin'in direniyor olması, direnecek olması, hakikaten gülümseyebilmek için bir umut.

işte bu biat ettiğiniz sistem öylesine it ki, evini korumaya çalıştığında bile terörist ilan edebiliyor seni. her zamanki gibi.

sylvia plath

(bkz: sırça fanus)

intihar bazı insanlarda makyaj etkisi yaratır, kendisinde de öyle oldu. daha bir güzelleşti sylvia, ilelebet güzel hatırlanmak adına.

mesut özil

yamulmuyorsam zonguldaklı cancağızım. bu aralar barcelona transferi konuşuluyor. umarım arsenal'da kalır.

yazarların kendilerini benzettikleri ülke

kanada, quebec.

hiçbir silahlı yönteme başvurmayarak iç işlerinde bağımsızlığını ilan eden özerk bölgenin anavatanı.

cizre

tarihimizdeki postmodern cinayetlerin yaşandığı yer.

kendi adıma ilk kez susuyorum, kendi insanlarımızın nefretiyle savaşmak beni bitiriyor artık. özür dilerim. sesinizi ne aihm duyabilir, ne bm, ne başkaları. bunca pazarlık varken, ölümünüzle mutlu olmayı başarabilen milyonlarca insan varken, insanlıktan medet ummak çözüm değildir.

baksana, 1 yıl geçti nihat'ın öldürülmesinin üzerinden. bakanlık bile, görevlilerimiz kusur işlemiş olabilir diye kibarca maalesef öldürdük demiştir. ama ne oldu? ali ismail'in, sarısülük'ün davasında neler oluyorsa o oluyor. kokuşmuş bir sistemin, kokuşmuş politikalarından da başka bir şey beklemek ütopya olur herhalde.

http://www.imctv.com.tr/n...i-bir-kez-daha-ertelendi/

youtube yorumlarından karı düşürmek

şu ''karı'' dediğiniz ne ilginç bir şeydir ki düşe düşe bitmedi ve bir bitmediniz.

o değil de, youtube yorumları cidden başka bir dünya. uykum açıldı yine. müzik dinlerken ayrı muhabbetlere takılıyor gözüm. birkaç kişiyi gözüme kestirip sonra vazgeçip yoluma devam ediyorum.

ccc yaşasın youtube yorumları ccc

iş hayatı

zorunlu bir hayattır. sadece 3 yıldır çalışıyorum ve daha 20 yılın üzerinde çalışmam gerektiğini düşündükçe -yaşarsam tabii- korkuyorum, içim ürperiyor.

içiim ürpeeeriyoor ya evde yoksam.

çalışmayı çok sevsem de hergün emekli olmak istiyorum. anneannemin dizinin dibine oturup sütlaç yiyip gerektiğinde esra erol bile izlerim diyorum. kenan ışık iyileşirse telefonla programına bağlanayım diye hayaller kuruyorum.

öyle işteğ.

bıkılan kızdan ayrılma yolları

sanırım zincirleme bir isim tamlaması.

bu ne lan? bıkılan kız. nasıl kız? bıkılan. sıfat mı oldu şu an? çok karışık bir durum var.

diken

sendika.org bir süre kapatıldığında alternatif olmuş bir oluşumdur ki tabii eski bir oluşumdur diken. birgün gazetesi, t24 vs gibi oluşumlardan bir farkı yoktur. sesini farklı çıkarttığı için bazılarınca hainlikle suçlanır ancak biz alışığız ülkemizin ''kanlarıyla duş alacağız'' diyen insanları göklere çıkartıp şairlerini, yazarlarını, okuyanlarını vatan haini ilan etmesine. olur öyle.

ekin koç

dün rüyamda gördüğüm çocuk. bildiğin aşk acısıyla uyandım, hayret edilesi. sadece youtube'dan ahmet sultan karakterini izliyordum, duruşundan, bakışından, hitabından öyle etkilenmişim ki beren saat'le beraber oynamasına katlanamaz oldum. zaten beren saat oynadığından beri izleyemez oldum diziyi. keşke 92li olmasaydı, azcık daha erken doğursalardı şu çocuğu da rahat rahat hayran olsaydım.

kadından kentler

tam 18'imde okuduğum kitaplardan biridir. kadınlığımı daha bir farklı hissettirdiğinden ayrı bir yeri vardır bende.

kadından kent, kadından kentler... boğulmak istercesine yaşamak istettirir.

tol

tol ve har, ismi ve içeriği ayrı güzel uyurkulak romanlarıdır. geçenlerde behzat ç'de bir bölümü nostalji niyetli tekrar izliyordum ki bu kitaptan alıntı yaptıklarını gördüm. daha önce nasıl fark edemediğimi anlamadım. kim unutabilir romanın o başlangıcını?

''devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi.''

sartre ye sen bir hiçsin demek

bayağı bayağı güldüğüm başlık.

bu arada başlık doğrudur. dilbilgisi kurallarına göre kesme işaretleri türkçe okunulduğu gibi kullanılır.

gecenin gerçeği

ölüyoruz. kana bulanmış memleketimde bir gram gerçeğe, bir gram samimiyete, bir gram vicdana, bir gram huzura muhtaç kaldık.

gerçek; izolasyona mahkum ettiğimiz dünyamızı, varoluştan uzak tutmak.

erdal eren

katili ölmüştür.

ve bir katilin ölümüyle tekrar yaşamıştır.

bazı insanların yokluğu yıllarca acıtır.
ne zaman dinlesem, kafi gelmez 1 kere.
https://www.youtube.com/watch?v=fDa7kF4-YoM

tansu çiller

tahammül ettiğim tek özelliği kadın olmasıdır.

hani şu gereksiz ve nereden icat edildiği belli olmayan cümle var ya ''şişirilmiş bir balon'', hah aynen öyle benim için. şişirilmiş bir profesör, şişirilmiş bir başbakan. bu kadın kültürsüzlüğüyle nasıl profesör oldu, nasıl meclise girdi, nasıl başbakan oldu, nasıl kendisini dinletti insan hayret ediyor.

ama bir konuda emsal örnek oluşturuyor ki türkiye'de başka kimse tanımıyorum kocasına kendi soyadını veren. helal olsun.

ne zaman aklıma düşse bana madımak'ı hatırlatır daha da söverim.

acapella

https://www.youtube.com/watch?v=Wn0h1TtqcBM

doruklara sevdalandım

can alıcı parçalardan biridir. nihat behram da ayrıca sağ olsun yaptığı besteyle sevdayı daha da ölümsüzleştirmiştir.

''haydi dedim yüreğim gidelim bu şehirden
bu şehir koparmak istiyor beni özlemlerimden
yorgunum;
çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var.''

heyt be.